Burada hayallerimi yazacağım...
Çoğunlukla gitmek üzerine kurulu olan hayallerimi...
Çünkü koklerimi bir türlü salamadım bulunduğum yere... Buraya ait değilim ancak, nereye ait oldugumunda farkında değilim. Kökleneceğim yerin arayisina tanık olacaksınız sizlerde.

Sadece A.Ş.K.

Sadece A.Ş.K.

16 Haziran 2008 Pazartesi

BELKİ BEN...


Hep gideceğim gideceğim derken
Bir gün aradığın zaman beni
Bulamadığında
Sakın endişelenme arkadaşım...

Bil ki ben deniz olmuş, kuş olmuş, balık olmuşum
Hürriyetine koşan
Cam akvaryumdan kurtulmuşum
Nefes dahi alınmayan

Gittiğim zaman arkadaşım
Arkamda kalan sen
Kalbimde kalan yine sen...

Belki yakın belki uzak
Bir bakarsın yarın olmam arkadaşım
Neşeyle kal neşeyle an...
Belli olmaz tek nefes
Nerde gelir nerde gider...
Sen yeter ki endişelenme...
Sana yazarım uzaklardan arkadaşım.


İst - Haz'08

20 Mayıs 2008 Salı

9 Mayıs 2008 Cuma

DELİ RUHUM


Yaprakların rüzgarla sürüklenmesi gibi
Dört bir yana savruluyor ruhum.
Delice bir fırtına içimde,
Kalbimin derinliklerinde.
Çıpa atmalıyım bir yere,
Saklanmalıyım geriye...
Uçurumun kenarında,
Tutunduğum ince bir dal sadece.


Ist.- Eylül '07

7 Mayıs 2008 Çarşamba

BEN HAYATTA EN ÇOK BABAMI SEVDİM

Ben hayatta en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla ha düştü ha düşecek
Nasıl koşardım ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici-hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
Bi helalleşmek ister elbet, diğ'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oynunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından uçmakta olan o devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

CAN YÜCEL

*******************************
Babamı kaybedeli yaklaşık 6 sene oluyor. Ve onu ne zaman düşünsem, burnumun direği sızlıyor. Can Baba'nın bu şiirini de okuyunca gene bir hüzün bulutu kapladı dört bir yanımı. Ben, babamın biricik kızıydım. O da benim devimdi. Ne diyebilirim ki sözler boğazımda düğümlenirken...

"Mekanın cennet olsun babacığım. Huzur içinde yat."


İst. - Mayıs '08

6 Mayıs 2008 Salı

SONSUZ BEKLEYİŞ


Önce sofrayı kurmalı,
Salata, çorba ve mezesiyle.
Yanında da dolu bir karafa ve 2 kadeh.
Mum ve de çiçekleri de unutmamalı

Saate bakayım önce.
Bir koşu girmeliyim duşa,
Çabucacık yıkayıvereyim her yerimi.
Misler gibi kokmalıyım bu gece...
Nergisler, sümbüller, güller...
Yanımda sönük kalmalı.
Sevdiceğim çiçekleri değil bu gece beni koklamalı...

Hayatıma giren tek erkeğim, biricik aşkım...
Uzun bir yolculuktan sonra yanımda...
Tam 25 yıl önce verilen,
Ve her sene yerine getirilen bir sözle...
İşte gene 12 Temmuz akşamı geldi karşımıza.

Saat 20:00
Daha gelmesine çok var.
Güneş batıyor her gün olduğu gibi engin mavide.
Ama bugün bir farklı göründü gözüme, hüzün doldu içim.

Saat 21:00
Nerede kaldı? Çoktan gelmeliydi yanıma.
Şu yıldızlar bu gece daha mı yakın sanki?

Saat 22:00
Yok gelmeyecek galiba...
Bir terslik mi oldu acaba?
Şu... Şu... köşeyi dönen araç onunki mi?

Saat 23:00
Mum da bitti gitti.
Aynı çiçekler ve aynı benim gibi.
Kalk Neriman topla masayı.

Saat 23:30
Telefon!...
Hayırdır bu saatte?
“Alo... Buyrun...
Evet benim..
Hayır... Hayır... Olamaz!... Doğru değil bu!...
Bugün değil!.. Şimdi değil!...”
Hayır...
Hayır...
Hayııırrr.....

Evet...evet...ahh evet.

Bak gene uyuyakalmışsın Neriman...
Hadi git yat yatağına.
Daha nice yalnız 12 Temmuzlar var yaşamında...
Alışamadın gitti şu yalnızlığa.


İst - Mayıs '07

23 Nisan 2008 Çarşamba

EVİM


Bir evim olsun taştan,
Kirece boyayım onu baştan.
Pervazları çivit mavisi olsun,
Önüne de iki tahta sandalye ile bir masa konsun.
Tahta masa beyaz olmalı,
Üstüne de kırmızı güller konmalı.
Sandalyenin biri senin biri benim,
Her ikisi de mavi aynı gözlerin gibi senin.

İst-Nisan '08

22 Nisan 2008 Salı

HAYAT

Gidene kal demeyeceksin. ..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun...
Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. ..
Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum,
Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.

NIETSZCHE
Ne diyebilirim ki bu şiire... Sadece bunu paylaşarak, yansıttığı duyguları sizlerin de hissetmenizi istedim. Syg... Sinem

3 Mart 2008 Pazartesi

SIĞAMIYORUM


Sığamıyorum hiç bir yere. Her yer benim için dar geliyor. Giderek yaşamaya zorlandığım bu şehirden kaçamıyorum. Beni tuttan bağlar cok güçlü olmasa da burada kalmamı gerektirecek kadar kuvvetli.

Ama ruhum delicesine çırpınıyor. Sanki Boğaz'ın o serin ve güçlü akıntısına kapılıp gitmek istiyor. Artık onu durdurabilecek gücümün kaldığını zannetmiyorum. Sadece küçük bir fırsat bekliyorum bu şehirde kalma süremi bitirecek.

Çalıştığım yer, oturduğum sandalye, uyuduğum yatak... Hiç biri benim ruhuma göre değil. Ruhum bahane aslında bana göre değil.. Sürekli hep rüzgarların getirdiği deniz havasını duymak istiyorum. Sabah kalkıp penceremin önüne geldiğimde ilk görmem gerekenin kan kırmızı sardunyaların ardındaki masmavi deniz ve denizi kucaklayan koylar olması gerektiğinin hayal ediyorum. Sadece ama sadece orada olmak istiyorum. Kalbimin aslında attığı, düşüncesinin bile içimi ısıttığı yerde... Buranın çok ama çok uzağında...


Sinem - İst. Mart 08

14 Şubat 2008 Perşembe

HERKESİN SEVGİLER GUNU KUTLU OLSUN....

Sevgili arkadaşım Ozan tarafından gönderilen şiir ile herkesin bu özel gününü kutlarım. Uzun zaman blogumu güncelleyemedim ancak iş yoğunluğu çok arttı. Beni mazur görün.

Sevgilerimle,

Sinem - İst-14/02/2008


*************************************


Hani ılık yağmur suları saçından boynuna doğru kayarken için ürperir ya..
Hani nenen, deden, arkandan yorgun bakışlarla el sallarken kalbini tuhaf bir hüzün kaplar ya..

Hani mezun olduğunda can cana zaman geçirdiklerin için göğsünde mutlu bir telaş belirir ya..
Hani zor bir işin üstesinden geldiğinde gözlerini vakur bir gurur sarar ya..

Hani fırtınalı günlerde sade ama sıcacık evinde kendini güvende hissedersin ya..
Hani hava karardığında, kimseler kalmadığında, özlem duygusunu tadarsın ya..

Hani karşına çıktığında kalbin esaretten kutulmak istercesine çarpmaya başlar ya..
Hani her tebessümünde ruhuna sonsuz bir enerji dolar ya..

Hani nefesine nefes, canına can, gücüne güç katar da sadakati benliğine işler ya..
Hani bütün bu duyguları onunla paylaşırsın ya..

İşte o vakit… bir sevgilin var demektir…

Sevgililer gününüz kutlu olsun..

Ozan Altan

3 Ocak 2008 Perşembe

BEN


Güneşin içi ısıttığı bugün,
İçim titrerken....
Arnavut kaldırımlı o dar sokakta,
Binbir çiçek, binbir renk,
Bahçelerden gelen çocukların çığlıkları, gülüşmeleri
Uzaktan gelen simitçinin sesi karışırken martıların sesine,
Erguvanların sardığı duvarların arkasındaki,
Boğaz şimdi daha mavi,
Güneş daha sıcak.
Ve ben senden uzakta

Bir başımayım....


İstanbul - Eylül '07