Burada hayallerimi yazacağım...
Çoğunlukla gitmek üzerine kurulu olan hayallerimi...
Çünkü koklerimi bir türlü salamadım bulunduğum yere... Buraya ait değilim ancak, nereye ait oldugumunda farkında değilim. Kökleneceğim yerin arayisina tanık olacaksınız sizlerde.

Sadece A.Ş.K.

Sadece A.Ş.K.

27 Nisan 2007 Cuma

YOKLUĞUN


Aynalar düşmanım,
Aksinde seni yanımda görmedikçe.
Hepsi kırılsın, dağılsın dört bir yana,
Değil yedi sene, yetmiş sene getirse de lanet bana
Sen yanımda yoksun ya
Yokluğun lanetimdir tüm hayatım boyunca
Sinem U...
İst - Mart '06

23 Nisan 2007 Pazartesi

BOŞLUKLARI DOLDURMAK


Bulmaca sever misiniz? Hani Pazar günü gazetelerin içlerinde çıkan bulmaca dergilerini. Ben çok severim. Ama özellikle “Boşlukları Doldurma” tarzındakileri.

Ama düşündüm de , bu bulmaca da bilinçaltımız etkiliyor ister istemez. Sürekli birşeylerin peşinde boşluk bulmaya çalışarak ve bulduklarımızı da doldurmaya çalışarak hayata bakıyoruz.

En önemlisi ise kendimizle ilgili kararlar verirken de bu alışkanlığı kullanıyoruz. Özellikle de içimizdeki boşlukla ilgili olarak. Burada da şöyle bir sorun oluşuyor ister istemez. Boşluklarımız doldururken en uygununu arıyoruz veya bekliyoruz. Herşeyi acaba bu uyar mı kıstası altında ince eleyip sık dokuyoruz. Bu kıstası kim yaratıyor peki? Çevre, çevreye uyum sağlamak zorunda hisseden aile ve aileye uyum sağlamak zorunda olan bizler. Sonuçta elimizde ne kalıyor? Koskocaman bir sıfır, içimizdeki boşluğu gösteren.

Her şey bu kadar kolay mı? Bize uygun, uygun değil ayrımı içinde yaşamak, duygularımızla değil çevre etkisiyle hayatımızı kurmak geliştirmek ne kadar doğru. İnsanın kendisi için değil çevre için yaşaması sadece uygunluk kriterlerinin gözönüne alınmasından kaynaklanıyor. Sadece hislerimizin doğruluğuna inanarak hareket etmemiz ne kadar süre alacak daha? İçimizde kopan fırtınalara rağmen, sadece aile ve çevreyi kırmamak uğruna mutluluğunu geride bırakarak, çevrenin normlarına uygun bir şekilde hayatını idame ettirenlerin mutlulukları nasılda gözlerinden okunuyor di mi? Eminim geçirecekleri bütün yıllar boyunca , bu güzel kararlarını aldıran çevrelerine her gün şükran duaları edeceklerdir.

Benim gene uçuk kaçık fikirlerimden birisiyle karşınızdayım. Asla ve asla boşluklarınızı en uygun ile doldurmayın. Bırakın uymasınlar. Zaman her şekilde onları birbirlerine uyduracaktır nasılsa.

Sizi siz yapan boşluklara serbestlik tanımanın zamanı geldi de geçiyor bile. İçinizden geldiği gibi, fütursuzca hareket edin. Bırakın boşluklarınızı, istedikleri ile uyum sağlasınlar, kuralsızca. Hayatı yakalamak için, gönlümüzce yaşamak ve istediklerimizi elde etmek için gereken ne? Bırakın uyumu, uygunluğu... İçinize bir bakın önce, sevgi var mı sevgi?
Sinem U
İstanbul – Fanus içinde bir yaşam
Subat '06

20 Nisan 2007 Cuma

MAVİ



Maviyi denizde arardım.
En derininde, en kıyısında,
Güneşle oynaşmasında...

Maviyi gökte arardım.
Kah bazen bir martının çığlığında,
Kah hüzün dolu bulutların gerisinde...

Hiç bilmezdim,
Asıl maviyi sende aramam gerektiğini.
Gözlerinde, gözlerinin gerisinde...


Sinem Uzyol
İst - Ocak '07

13 Nisan 2007 Cuma

FIRTINA


Hüzün hüzün bakar gözlerin
O kadar doludur ki yaşla...
Göremem gözlerinden gerisini
Ulaşamam sana, korkarım nedensiz

Belki bir uzatsam elimi?
Akacak gözyaşların, dinecek kalbindeki fırtınan.
Ben de usulca gireceğim limanıma, yorgun, bitkin...
Kendimi sende seveceğim.

Sinem Uzyol
Ist – Şubat '07

12 Nisan 2007 Perşembe

DÜŞ GEZGİNLERİNİ İZLEYEN HAYALLERİM

Herkesin ne hayali olduğunu biliyorum. Özellikle büyük şehirlerde oturan ve her akşam ertesi sabahı nasıl karşılayacağı ve geçireceği iş saatlerinin korkusunu içinde hissedenlerin hayallerini. Eve varmak için harcadığı zamanın, şehirlerarası yolculuk için gereken zamanla eşit olduğu kanısıyla toplu taşıma araçlarından inerek, ve adeta sürünerek evine yollananların hayallerini biliyorum. Neden mi? Çünkü bende onlardan biriyim. Son teknoloji harikası bir plazada çalışan, iş saatlerini ne olacak bugün diye karşılayan, işin stresi yetmezmiş gibi trafik keşmekeşini çekerek iki saatte evine varabilen, büyükşehirin vefasından çok cefası olduğunun farkına varan ama bir türlü de gidemeyen ve gitmeye çabaladıkça da ayrılamayan bir büyükşehir kölesi olduğum için biliyorum hayallerinizi.

Muhakkak kurmuşsunuzdur bu koskoca insanı yutan şehri geride bırakıp, küçük bir kasabaya veya köye yerleşme hayalini... Orada küçük bir eviniz olur bahçeli. Az ama yetecek kadar birşeyler ekersiniz toprağa. Toprağa çapayı her sallayışınız da, geçmiş yaşamınızdaki sıkıntılar içinizden çıkarak toprağa karışır. Tabi yanında binlerce kez kullandığınız “keşke”lerinizle birlikte. Ne tarz “keşke ifadeleri” mi? Şöyle ki;
“Keşke bunu daha önce yapsaydım.”
“Keşke kaybettiğim zamanı geri alabilseydim.”
“Keşke hep burada yaşamış olsaydım.”
Ve daha nice kurguladığımız keşkeler. Her keşkeli bir ifade kurduğunuzda, daha da hırsla çapalarsınız toprağınızı. Siz hırslandıkça toprak açılır, saçılır ve tüm bereketini doğurur. Hırsınız güneş, keşkeleriniz ise gübre olmuştur artık toprağa karışırken aslında.


Yaşamak için çalışmak lazım, çalışmak için yaşamak değil. Hayat zaten yeterince kısa. Bir de düşlerimizi erteleyerek zaman kaybetmek, son nefesimiz geldiğinde de “hayat çok kısa, değerini bilin” öğüdünü vermemek için yola çıkın düşlerinizin peşinden. Biraz daha dikkatli bakın göreceksiniz o zaman hayallerini takip eden düş gezginlerini....

İstanbul – Evimdeyim.
23.02.2006

UNUTMANIN RAHATLIĞI


Hayatımı unutmak istiyorum.
Hiç yaşamamış olmayı...
Ne iyiliği ne de kötülüğü farketmek,
Ne güneşin ışıltısını görmek, sıcaklığını tenimde hissetmek...
Ne de denizin şarkısını duymak
Hiçbir şey bilmemek, görmemek ve duymamak...
Sadece bir sonsuzluk içinde
Varolmak
Nedensiz, niyesiz....

Sinem Uzyol
Ist – Mart '07

10 Nisan 2007 Salı

HAYALLERIM


Hayallerim hep kırıldı
Gerçek olmaların yakın...
Ben de kapattım onları kutuya,
Attım derinliklerime...
Kimse görmesin, kimse bilmesin diye.

Bazen açar bakardım onlara.
Her baktığımda binbir renk görürdüm,
Heyecanımı, coşkumu, sevgimi ve tutkumu süsleyen.

Kapatmak istemezdi yüreğim hiç.
Ellerim ise bir gardiyan misali,
Titremeden kapatırdı kutumun kapağını,
Karanlığa gömerken hayallerimi...

Sinem U... - İst, Mart '07

9 Nisan 2007 Pazartesi

BEKLEYİŞİM


Ne zamandır bekliyorum kapımın çalınmasını
Ve benim de açamamamı...
Merak etse konu komşu.
Heyecandan kıpkırmızı olsa bütün suratlar
Endişeli gözler görsem, gözlerdeki çığlıkları duysam,
Komşum dert ortağım Hatce Hatun’un çömelip kaldırım kenarına,
Ahlar vahlar çekmesini dinlesem o yanık sesinden,
Etrafın ne oldu, ne olmuş soruları kulaklarıma çalınsa,
Herkes bir yerlere koşuşturup hazırlıklarımı yapsa,
Beni erimin, yiğidimin, erkeğimin yanına,
Yatağıma, evime saltanat kayığımla götürmek için...

Sinem U...
Istanbul – 05/04/07